30 Mayıs 2012 Çarşamba

Kadınlık zor zanaat.

Yok arkadaş.Bu ülkede kadınsan tek kelimeyle s.çtın demektir.O yasak, bu yasak, bilmem ne...

Devlete sığınayım derken devlet senin insan olarak, kadın olarak elinde olan hakların neyse teker teker eline alıyor ve diyor ki "Hayır arkadaş, bunun doğrusu bu bunu böyle yapacaksın."

Bir insanın kendi hayatıyla ilgili vereceği kararı, bir çocuk dünyaya getirme veya getirmeme gibi, getirecekse ne şekilde getireceği gibi,verme hakkını nasıl sen kendinde görürsün be adam ? Sen kimsin derler.

Heyecanla beklediğim yeni kararlar var, bakalım daha neler görücez.Yakında olur da "Milletin gözü kayıyor, sonra tecavüz oranları artıyor, sonra e al işte gene kürtaaj" der toplumdan da soyutlarlar kadınları.Olmaz demeyin.

Çünkü tecavüze uğrayan çocukların,kadınların hayatlarını mahvetmek cinayet değil ama tecavüzcüsünün çocuğunu aldırmak cinayet.Tüylerim diken diken oluyor artık.

Merak ediyorum, sayın başbakan bangır bangır "Kürtaj cinayettiiiiir!" diye bağırırken, tecavüze uğramış kadınlarımız için ek bir açıklama yaptı mı? Hayır ben duymadım da.Yoksa "Tecavüz mecavüz Allah'ın verdiği bir evlattır o da doğuracak elbet" mi dedi? Dediyse de valla şaşırmam billa şaşırmam.Der çünkü.

Bu arada İstanbul'a pembebüs'ler geliyor; sadece kadınların binebileceği metrobüsler.Hayırlı olsun.

Şimdi ne oluyor? Bu adam çıkıyor,kendi fikirlerini "Aga ben ne yapıyorum,bana ne lan?" demeden sıralıyor, benim necip Türk milleti de "Ah paşaam, ne dersen doğru dersin,kulun olayım senin" deyip hayatına çomak sokmasına kendi eliyle izin veriyor.Bu böyle olmuştur,böyle olacaktır.Sen çıkarlarından haber ver.Canım ülkem.

Benim şaşırdığım nasıl insanlar bu kadar sessiz? Kendi bedenlerine,kendi hayatlarına,her bir boklarına karışan bir adam varken nasıl kimse çıkıp da "Dur arkadaş,yavaş ol biraz." demiyor? Hoş, deseler çok şey farkeder sanki.
Gel bakayım sana 10 ay, gel bakalım sana 25 ay, aa sen çok bağırdın çok kürtaj yaptırmışsındır sen sana 4 yıl.Arabada beeeş evde onbeş yıl.


24 Mayıs 2012 Perşembe

Sıradan cümleler yazmak istemiyorum.Sıradan olmayan, aklımın almadığı, hiç beklemediğim şeyler oldukça sanki basit cümlelerle onlara haksızlık edecekmişim gibi geliyor.Bazen açıp şu sayfayı sadece durmadan yazmak istiyorum ama açtığım zaman ellerim kilitleniyor.Çok sevdiğin insanlar hiç beklemediğin şeyleri yapar da inanamazsın ya, isyan edersin olamaz dersin ama olur ya, işte öyle zamanlarda ne yapacağınızı bilemiyorsanız eğer benim şu anda neden burada böyle saçmaladığımı anlarsınız.Öyle çok konuşasım bağırıp çağırasım var ki... ama olmuyor.Elimden sadece,yapabilirsem,bir şeyler yazmak geliyor.Ki şu an onu da yapamıyorum.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Yeni başlangıç.

Bu sefer her şey çok farklı. Her gün diğerinden bu kadar da farklı olur mu canım-lar doğruymuş meğer. Olurmuş.Hayat bu, her şey olurmuş. Hiç beklemediğin anda, hiç beklemediğin insanları çıkartırken, hiç beklemediğin anda aynen geri alır-mış.Hiç beklemediğin anda hiç beklemediğin insanları sever aşık olurmuşsun, hayatında sanki hep o varmış ve bundan sonra hep o olacakmış gibi gelir.Beyninle kalbin bir olur sinsi sinsi oyunlar oynarlar sana.İnanıverirsin kendi yalanlarına.
Her şey olur-muş.Hiçbir şey doğru ya da gerçek değilmiş.İnanmamak lazımmış işte kendi aklından geçenlere bile.O çok sevdiğin insan var ya, hani safça hayaller kurduğun, hiç belli olmaz bir gün senden vazgeçebilir-miş.
Hep duydum bunları, şu uzun olmayan 19 yıllık hayatımın son 4 yılında aklım ermeye başladı anca.Son 1 yıl ise kulak ardı ettim hep, duymadım, duymak istemedim.
Ama...
Hayat böyleymiş,
Her şey
OLUR
muş.
Biliyor musunuz buraya yazıyorum çünkü deftere yazıp bir köşeye atmaktansa ya da illaki ona yazdığım bir şeyi ona vermek istemektense burada birilerinin okuduğunu bilmek hoşuma gidiyor.
Ama bazen de düşünmüyor değilim, gerçekten bunları okuyan birileri var mı? Hı? Herhangi biri? Orda mısınız?
Neyse boşverin.

22 Mayıs 2012 Salı

22.05.2012

Söz verdiğim gibi geldim İzmir'deyim. Allah Allah söz vermişmişim. Laflara bak.
Neyse.Bugün "ne gündü be" diyebileceğim bir gündü gerçekten.Sabah 6.30 da kalktım ki saat 7 de dersim olsa gene kalkmadığım bir saattir, bu yüzdendir ki daha 10 saat uçmadan jetlag olmuş gibiydim.Saat 11 de ben akşam olmuş gibi hissediyordum.
İşte neyse sonra vize görüşmesine gittim, orda bikaç kriz geçirdikten sonra 3 soruyla görüşmeyi atlatıp "bu muydu lan" diyip sonra avel avel dışarı çıktım.Sonra hızlandırılmış paketle bir Ankara gezisi yapıp eve geldim.
Bavul hazırla çık falan derken geldik uçağa veee piyuuu.Artık İzmir'deyim.Yarın da Bostanlı gezisi planlıyoruz Müg'le. Müg =  https://twitter.com/#!/MugeSat
Bu arada konudan konuya atlıyorum ama Elif Şafak'ın Aşk'ının İngilizce'sini aldım okuyorum.Bildiğin kitabı İngilizce okumak çok pis hava yapıyo -naa anlıyorum- triplerine giriyorsunuz ki çok hoş bir duygu, tavsiye edilir.
Sonracığıma...öyle işte.Yorgunum, beynim falan durdu sanırım.Benden bugünlük bu kadar.
Bu arada...

 
                                                                                       ...Öyle işte.



21 Mayıs 2012 Pazartesi

Yeni Kayıt !

Evet! Burdayım. Ne yapmak istediğimi bilmediğim bir zamanda, içimdeki şeyler dolup taşarken ve ben bunları kimseye (ki özellikle de ona) söyleyemezken kendimi burada buldum.İçinde söylenmeyi bekleyen onca şey varken hiçbir şey yokmuş gibi yaşamak zor.Özellikle de salı günü gitmeniz gereken bir vize görüşmesi ve bunun ağır baskısı varken.
Bir şeyler yapmalıydım ve yaptım.Son 3 günde toplamda 10 film izledim.Durmadan.Yani belki filmkolikler için bu makul bir sayıdır ama, hey ben böyle biri değildim !
Şu anda da yapmak istediğim onca şey var.Lakin sayısını biliyor olmam ne olduklarını da bildiğim anlamına gelmez.
Önümde nasıl olacağını bilmediğim bir Amerika seyahati var.Orada geçireceğim 4 aya yakın zaman var. Ve biliyor musunuz? Oraya gitmek için bundan daha kötü bir zaman olamazdı.
Neyse konudan sapmaya gerek yok.Gidene kadar nasıl dayanıcam bilmiyorum, gittikten sonrasını düşünmek bile istemiyorum şimdilik.O zamana kadar yapmam gereken bir şeyler var.Kendimi tutamıyorum. Bir uğraş, bir zart zurt bulmam lazım.
Onun bunu okumayacağını biliyorum.Yani en azından yakın zamanda.Ama okursa bilmesini istediğim o kadar şey var ki.Ona söyleyemediğim, içimde tuttuğum.Umarım bir gün söyleyebilirim.Ama şunu buradan da söyleyebilirim ki o gerizakalıyı çok özlüyorum.
Bu arada Kör Nokta'yı izleyin.En son Julia&Julie yi izledim.O da çok iyi.İnsanı mutlu eden filmler.Kafanız dağılır.Diğerleri daha çok kafamı yordu,ağladım falan o yüzden şimdi yazmıyorum.Herhangi başka bir melankolik halime denk gelirseniz burada görebilirsiniz.Çok beklemezsiniz diye düşünüyorum.
Bu arada müthiş bir yemek yapma isteği var içimde.Şu an Ankara'dayım.İzmir'e döndüğümde tüm gün yemek yapıcam sanırsam.Amerika'ya gitmeden önce de evde bir yemek veresim geldi. (keşke gelse)
Neyse işte şimdilik benden bu kadar. Olur da yarın vize alırsam mutlu-mutsuz ortaya karışık bir halde belki birşeyler daha yazarım.Bu saatlerde İzmir'de olucam.
Süt içme vakti.
bonne nuit !